3 Haziran 2008 Salı

Bir Sponsor Lazım!


Yaklaşan Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri öncesi milli takımın sponsorlarıda birbirinden güzel reklamlarını televizyon kanallarına verdiler. Bana kalırsa en ilgincide 'ttnet' in milli takım ana sponsoru ttnet diyerekden futbolcuların anneleriyle çektiği reklam filmiydi. Hatta adamlar işi okadar ciddiye almış ki Mehmet Aurelio'nun annesini bulup reklam filmine katmak için Brezilyaya kadar gitmişler. Nede olsa Smilenet korkusu artık her geçen gün kendini hissetiriyor. Peki bu sponsorluk nedir? Dar anlamda sponsorluk : bir kurumun belirlemiş olduğu tanıtma ve tanınma hedefine ulaşmak için kanalize ettiği projelerdir sponsorluklar. Yani bir nevi reklam yapmak gibi birşey. Peki neden sponsor olmayı seçer kurumlar? Onuda şöyle açıklayabiliriz: sponsorluk halkla ilişkilerin en etkili uygulamasıdır. İşletmenin kendi temel işlevleri dışında toplumsal sorunlarla, olaylarla ilgilenmesidir. Bu tip sponsorluklar kurumsal kimliğin güçlendirilmesine katkı sağlar. Bunun yanında sponsor olacak kurumlar yine ek olarak bazı noktaları göz önünde bulundurmak durumundadırlar. Bunlar:
  • Reklamı yasak ürünlerin(alkol, sigara, ilaç) tanıtımının yapılması.
  • Medya reklamından daha ucuz olması.
  • Sponsorluk yapılan etkinliğin daha fazla kitle iletişim aracında yer alması
  • Hedef kitlenin medyada ki reklamlara daha az ilgi göstermesi.
  • Kitle ile daha güçlü bağ kurulmasının sağlanması.
  • Sosyal sorumluluk kampanyalarının desteklenmesi.
Nihayetinde baktığımız vakit ttnet, reklamlarında futbolcuların anneleri, milli takım, milli hissler gibi hassas noktaları - hele ki bizim gibi duygusal bir millet için- yakalayarak hedef kitlesiyle sıkı bir bağ kurma işine epey bir malzeme bulmuşa benziyor.

Buna ek olarak eğer sponsor olacaksak, sponsor olacağımız etkinliği seçmede ne gibi kriterleri göz önün de bulundurmalıyız ona de değinelim. İlk olarak, bizim hedef kitlemizin ilgilendiği bir etkinli olmalı, daha sonra bu etkinlik haber niteliği taşımalı, son olarakda en önemlisi maliyetin bütçeye göre oranının ddüşük olması gerekir.

Sonuç olarak eğer kurumumuzun çıkarları bu kriterleri taşıyan bir etkinlikle örtüşüyorsa sponsor olmak hiç de kötü bir fikir gibi durmuyor.

21 Mayıs 2008 Çarşamba

CNBC-e dizileri Sopranos ve Prison Break için Doğuş Power Center'da yapılan ortam (ambient) reklamı uygulamaları.



Nike Football

Nike Football kampanyasının reklam filmi şu anda tüm kanallarda dönmekte. Reklamda bir futbolcunun Arsenal teknik direktörü tarafından keşfedilip, tanınmış ve başarılı bir futbolcuya dönmesi konu alınan reklam kampanyasının sloganı, sıradaki gelsin.
Reklam filminin yönetmeni tanınmış yönetmen “Guy Richie”. Nike'ın bu kampanyasının sebebi, bu ay gerçekleşecek olan avrupa futbol şampiyonası. Bir önceki yazımda da değimdiğim gibi futbol sektörünün etinden ve sütünden yararlanmaya çalışan Nike, bu başarılı reklam filmiyle büyük beğeni topladı.
Bahsetmiş olduğum reklam filmi "www.nikefootball.com" adresibden izlenebilmekte.

Manchester United, Chelsea'ye Karşı!!




Futbol sporunun ortaya çıktığı ve kurallarının konulduğu adanın, iki büyük takımı Moskova'da şampiyonların şampiyonu olabilmek için karşı karşıya geliyor. Karşılaşmayı kazanan takım toplamda 310 milyon doların sahibi olacak. Bu UEFA organizasyonundan elde edilen gelir, futbol endüstrisinin ne kadar büyük bir para akışı sağlanmasına katkı sağladığının bir göstergesi.
Bu sektörün iyi pazarlanması sayesinde, neredeyse tüm büyük takımların Asyalı veya Amerikalı kimi takımlarla tabiri caizse stratejik ortaklık kuruyorlar. Karşılıklı olarak bu ortaklıktan çıkar sağlayan klüpler, bu futbolun yeni gelişmekte olduğu ülkelerde taraftar kitlelerini genişletmekte ve ürünlerinin satılmasıyla, klüp ekonomilerini geliştirmekte.
Bu spor klüplerine ek olarak, futbol malzemeleri üreten firmalar da bu gelişmişlikten büyük karlar elde etmekteler. Reklam kampanyalarının çoğunluğunda futbolcuları kullanarak, müşteri çekmekteler. Bunlara ek olarak, bilgisayar oyun firmaları, elektronik firmaları ve bilimum farklı firmalar futbolu ve futbolcuyu kullanarak yeni ürünler piyasayas sunmakta.
En azında klüp ve organizasyonlar bu büyük paralar dönen sektörden, gereğinden azda olsa, hayır işlerinde bulunmaları insanı azda olsa sevindiriyor.
Aslında sadece bir eğlence türü olması gereken futbolun, nasıl olup da bu kadar çok insanı “ki ben de dahil” esir alan bir ilgi olduğunun araştırılması gerekmekte.
Yine de, tüm futbol severlere iyi seyirler.

DIGITURK vs. TEMATİK KANALLAR
Digiturk son günlerde reklamalaryla güncel olan isimler Acun Ilıcalı ve Digi Koltuk imajını seslendiren Tolga Çevik ile piyasada yerini sağlamlaştırmaya çalışmakta. Bu çabaya rağmen Türkiye'nin ilk digital platformu günden güne güç kaybediyor. Bu eksi ivmenin sebeplerinden olan günümüzdeki ekonomik durgunlukla beraber, ücretsiz olan ve Digitürk platformundakı dizi, film ve yaşam konseptli kanallara alternatif olan, uydu üzerinden yayın yapan e2 kanalı ile karasal yayın yapan CNBC-E ve TNT kanalları bulunmaktadır. Yayın hayatına ilk başladığında ekonomi ve haber kanalı formatında yayın yapan CNBC-E, son yıllarda Amerika ve İngiliz sektörünce üretilen ve ödülleri bulunan popüler dizileri izleyicilerine sunmuştu. Kanalın izleyicilerinin hızla artması ve dizilerinin Türk AB sınıfı izleyicileri üzerinde büyük etki yaratması sonucunda, kanal kendi bünyesinde bulununan ikinci kanalları “e2” yi geçtiğimiz yıl uydu ve Digitürk üzeriyayına soktu ve farklı formatlı programları başarıyla harmanlayıp biz izleyicilerinin beğenisine sundu. CNBC-E'nin bu patlamasını fark edip bünyesinden bulunan bu kanalla mücadele etme maksadıyla, kendi kanalları olan DiziMax ve ComedyMax'i katan Digitürk, son zamanlarda da FoxLife ve MyMax ile bu hamlesini pekiştirmeyi amaçladı. Fakat bu çabalar yine de digital platforma büyük bir hareketlilik getirmedi. Sonuç olarak kuruluş farklı kampanyalarla müşteri kitlesini genişletmeyi amaçladı. Buna rağmen CNBC-E ve e2 kanallarına geçen aylarda Amerika menşeili yeni bir kanal, TNT eklendi. Kanalın dikkat çekmesinde büyük etken olan, Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünyada büyük bir ilgi uyandıran ve Digitürk tarafından gösterilen “Lost” dizisinin karasal yayından ve ücretsiz olarak gösterilecek olmasıydı ve bu vaatlerini de şu an için tutuyor gözüküyor kanal. Tüm bu etkenlerle birlikte Türkiye'nin ilk digital platformu Digitürk kan kaybına devam ediyor. Bakalım bu rekabetin sonucunda bir galip olacak mı yoksa tüm yayıncı kurluşlar ve Türk halkı birlikte mi kazançlı çıkacak.

20 Mayıs 2008 Salı

3 in 1


Biz öğrenciler ve akademisyenlerin yoğun çalışma temposu içinde oldukları dönemlerde çok iyi bilinirki evdeki kahve makinası fazla mesai yapar. Daha sonra biz bu makinadan elde ettiğimiz buram buram kahve kokan sıcak suya belli ölçeklerde süt tozu ve şeker koyarız. Kimse yapmıyorsa en azından ben böyle yapıyordum taki Nescafe 3 ü 1 aradayı piyasaya sunana kadar. 3 ü 1 arada gelince gold, classic ve filtre kahve dönemi kapanmaya başladı özellikle benim gibi pratik den hoşlananlar için tam bir armağandı.

Nescafe geçde olsa büyük bir nişin farkına varmıştı. İlk çıktığında tadına doyum olmayan 3 ü 1 arada daha sonra sütlü kahveden çok şekerli suya dönmeye başladı. Nescafe devamlı formülle oynayıp elindeki pazar payını kaptırmamak için kırk takla attı. Ürün çeşitlendirmesi uygulamasına gidip çikolatalı, bademli, fındıklı ve kremalı 3 ü 1 aradalarıda piyasaya sürdü fakat orjinal tat bozulmuştu ve pazar payının neredeyse %80 nine sahip olan Nescafe, acemice - bana kalırsa- hatalarla önemli sayılabilecek büyüklükte bir pazar payını takipçileri olan Jacobs ve Cafe Crown a kaptırdı. Pazar payında kayıba uğrasada Nescafe halen pazar liderliği konumunu koruyor. İsviçreli firma yaptığı hatalardan ders çıkarmış olsa gerek ki bol kahvesiyle yeni 3 ü 1 aradayı bize sundu.


Tabi kahveyi içmenin de bir adabı var diyenler yok değil. 3 ü 1 aradanın pratik oluşunu yanında birde ürün sadakatini yitirmemiş arkadaşlarımızın classic den vaz geçmediğini görüyoruz onlara göre öyle türk kahvesi gibi kendine has bişey değil classic içmek. Kahve kokulu sıcak su sonuçta. Bişeye benzesin diye alıyosun muzu dilimliyorsun. Bir tabağa biraz bal döküyosun muzları ona batırıyosun böyle iyice buluyosun. Hepsinin üstüne de çikolata sosu döküyosun. Mümkünse yanında bir de captain black cherry dolu bir pipo tüttürüyosun, buda sıkı bir loyalty oluyor herhalde.

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Rasyonel Mantık Işığında Reklamania


İnsan yaşadığı fiziki çevreyi tamamen değiştiremez fakat kontrol altına alabilir. İnsan içinde yaşadığı çevreye uyum sağlamak zorundadır. İnsan belli dönemlerde muhafazakarlığın acısını çekmişdir buna bağlı olarak son 200 yıl da ki kazanımları karşısında bir öncekiler devede kulak kalır. Çünkü yenileştirici varolan düzene ihanet eden kimse olarak görülmekte ve sevilmemektedir. Buna mütayeden pazarlamanın ve ona ait olan ahlakın çok yeni olması şaşırtıcı olmamalıdır.

Aile insan hayatını ve ilk üretim ve tüketim organizasyonlarını yönlendirmede belirleyici olmuşdur. İnsan yavrusunun diğer tüm hayvanlarınkinden daha uzun bakım gerektirmesi ailenin bir arada kalmasını sağlayan temeli oluşturmuşdur. Köy guruplarının oluşumuda buna yönelik cemaatleşmelerle olmuşdur. Cemaatleşen yapı belirli bir pazar haline gelen insan ihtiyacını karşılayacak mal üretmiştir. Aynı zamanda kendide tüketen olmuş ve pazarın bir parçası bir parçasını oluşturmuştur.

İnsan ihtiyaçları için mal üreten bu cemaatleşmiş yapının gelişmiş modelleri, cemaatlerin yıkılmasıyla bireyin ortaya çıktığı bundanda ilk girişimci örneğin doğduğu kuzey avrupadaki protestan ülkelerde vuku bulmuşdur. İlk başlarda loncaların ortaya çıkmasıyla ticaret hayatı hareketlenmiş üretilen mallarda çeşitlilik gözlemlenmişdir. Günümüzde loncaların yerini ise ya özünü küçük köy guruplarının birleşmesiyle ortaya çıkan cemaatleşmiş yapıdan yada içindeki müteşşebüs duygusuyla birey olarak bu işe girmiş girişimcik ruhundan alan küçük orta büyük ölçekli işletmelerdir. Sistem karmaşık bir hal almışsada pazar yerinde durmaktadır. Fakat yılların birikimi ve dolaylı yönden değişen üretim faktörleri litaretüre yeni kelimelerin girmesine olanak sağlamıştır. Onlardan biride 'reklam' dır. Artan rekabet hedef kitleye ulaşan ürün ve hizmete yansımıştır. Değişen politik ve ekonomik durumlar pazarı oluşturan kitlenin bilgilenmesine ve doğruyu aramasına etken oluşturmuştur. Ve bunun yanında bir dönem patlayan aşırı talep farklılığıdan oluşan fiyat esnekliği reklam kavramının doğmasına sebep teşkil etmiştir.